SAHİH-İ MÜSLİM

Bablar Konular Numaralar  

NİKAH BAHSİ

<< 1400 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

1 - (1400) حدثنا يحيى بن يحيى التيمي وأبو بكر بن أبي شيبة ومحمد بن العلاء الهمداني. جميعا عن أبي معاوية (واللفظ ليحيى). أخبرنا أبو معاوية عن الأعمش، عن إبراهيم، عن علقمة، قال: كنت أمشي مع عبدالله بمنى. فلقيه عثمان. فقام معه يحدثه. فقال له عثمان: يا أبا عبدالرحمن ! ألا نزوجك جارية شابة. لععلها تذكرك بعض ما مضى من زمانك. قال فقال عبدالله: لئن قلت ذاك  لقد قال لنا رسول الله صلى الله عليه وسلم

 "يا معشر الشباب ! من استطاع منكم الباءة فليتزوج. فإنه أغض للبصر، وأحصن للفرج. ومن لم يستطع فعليه بالصوم. فإنه له وجاء".

 

[ش (يا معشر الشباب) قال أهل اللغة: المعشر هم الطائفة الذين يشملهم وصف. فالشباب معشر والشيوخ معشر والأنبياء معشر والنساء معشر، وكذا ما أشبهه. والشباب جمع شاب ويجمع على شبان وشببة. والشاب من بلغ ولم يجاوز الثلاثين. (الباءة) فيها أربع لغات حكاها القاضي عياض الفصيحة المشهورة الباءة، بالمد والهاء، والثانية الباة بلا مد. والثالثة الاء بالمد بلا هاء والرابعة الباهة بهائين بلا مد. وأصلها في اللغة الجماع. مشتقة من المباءة وهي المنزل. ومنه مباءة الإبل، وهي مواطنها. ثم قيل لعقد النكاح: باءة  لأن من تزوج امرأة بوأها منزلا. واختلف العلماء في المراد بالباءة هنا، على قولين يرجان إلى معنى واحد. أصحهما أن المراد معناه اللغوي وهو الجماع. فتقديره من استطاع منكم الجماع لقدرته على مؤنة، وهي مؤن النكاح، فليتزوج. ومن لم يستطع الجماع، لعجزه عن مؤنة، فعليه بالصوم ليقطع شهوته ويقطع شر منيه. كما يقطعه الوجاء. (وجاء) هو رض الخصيتين. والمراد هنا أن الصوم يقطع الشهوة ويقطع شر المني، كما يفعله الوجاء].

 

{1}

Bize Yahya b. Yahya Et-Temîmi ile Ebu Bekir b. Ebi Şeybe ve Muhammed b. Alâ' EI-Hemdânî hep birden Ebu Muâviye'den rivayet ettiler. Lâfız Yahya'nındır. (Dedilerki): Bize Ebu Muâviye, A'meş'ten, o da İbrahim'den, o da A!kame'den naklen haber verdi. Alkame şöyle demiş:

 

Abdullah ile birlikte Mina'da yürüyordum. Derken ona Osman rastladı ve onunla konuşmaya başladı. Osman ona :

 

«Yâ Ebâ Abdirrahman! Seni genç bir hanımla evlendirsek ya. Olur ki sana geçmiş zamanından bir kısmını hatırlatır, dedi. Abdullah şu cevâbı verdi:

 

— Sen böyle dedinse Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) de bize:

 

«Ey gençler cemâati! Sizden kimin evlenmeye gücü yetiyorsa hemen evlensin. Zira evlilik gözü (haramdan) daha yumdurucu, namusu daha koruyucudur. Kimin gücü yetmiyorsa o da oruç tutmayı iltizam etsin. Çünkü oruç onun için hayaların! kesmek (mesabesinde) dîr.» buyurdular.

 

 

2 - (1400) حدثنا عثمان بن أبي شيبة. حدثنا جرير عن الأعمش، عن إبراهيم، عن علقمة، قال: إني لأمشي مع عبدالله بن مسعود بمنى. إذ لقيه عثمان بن عفان. فقال:

هلم ! يا أبا عبدالرحمن ! قال: فاستخلاه. فلما رأى عبدالله أن ليست له حاجة قال: قال لي: تعالى يا علقمة. قال: فجئت. فقال له عثمان: ألا نزوجك، يا أبا عبدالرحمن ! جارية بكرا. لعله يرجع إليك من نفسك ما كنت تعهد ؟ فقال عبدالله: لئن قلت ذاك، فذكر بمثل حديث أبي معاوية.

 

{2}

Bize Osman b. Eli Şeybe rivayet etti. (Dediki): Bize Cerîr, Â'meş'den, o da İbrahim'den, o da Aîkame'den naklen rivayet etti. Alkame şöyle demiş:

 

Ben Abdullah b. Mes'ud ile Mina'da yürüyordum birden ona Osman b. Affan rastladı. Ve :

 

  Beri gel ya Ebâ Abdirrahman! diyerek onu tenhaya çekti. Abdullah onun bir haceti olmadığını görünce bana :

 

— Gel ya Alkame! dedi. Ben de gittim. Osman ona :

 

  Seni bakire bir kızla evlendirsek ya ey Ebâ Abdirrahman!  Olurki, nefsinden kaybettiğin bazı şeyleri sana döner, dedi. Bunun üzerine Abdullah :

 

  Sen böyle dedinse...  diyerek Ebu Muâviye hadîsi gibi anlattı.

 

 

3 - (1400) حدثنا أبو بكر بن أبي شيبة وأبو كريب. قالا: حدثنا أبو معاوية عن الأعمش، عن عمارة بن عمير، عن عبدالرحمن ابن يزيد، عن عبدالله. قال: قال لنا رسول الله صلى الله عليه وسلم

 "يا معشر الشباب ! من استطاع منكم الباءة فليتزوج. فإنه أغض للبصر، وأحصن للفرج. ومن لم يستطع فعليه بالصوم. فإنه له وجاء".

 

{3}

Bize Ebu Bekir b. Ebî Şeybe ile Ebu Kureyb rivayet ettiler. (Dedilerki): Bize Ebu Muaviye, Â'meş'den, o. da Umâratu'bnu Umeyr'den, o da Abdurrahman b. Yezîd'den, o da Abdullah'dan naklen rivayet etti. Abdullah şöyle demiş: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bize: 

 

«Ey gençler cemâati! Sizden kimin evlenmeye gücü yeterse hemen evlensin. Zira evlilik gözü (haramdan) daha yumdurucu, namusu daha koruyucudur. Kimin gücü yetmezse o da oruç tutmayı iltizam etsin. Çünkü oruç onun için hayalarını kesmek (mesabesinde) dir.»  buyurdular.

 

 

4 - (1400) حدثنا عثمان بن أبي شيبة. حدثنا جرير عن الأعمش، عن عمارة بن عمير، عن عبدالرحمن بن يزيد. قال:

 دخلت أنا وعمي علقمة والأسود، على عبدالله بن مسعود. قال: وأنا شاب يومئذ. فذكر حديثا رئيت أنه حدث به من أجلي. قال: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم. بمثل حديث أبي معاوية. وزاد: قال: فلم ألبث حتى تزوجت.

 

[ش (رئيت) هكذا هو في كثير من النسخ. وفي بعضها: رأيت وهما صحيحان: الأول من الظن، والثاني من العلم].

 

{4}

Bize Osman b. Ebî Şeybe rivayet etti. (Dediki): Bize Cerîr, Â'meş'den, o da Umaratu'bnu Umeyr'den, o da Abdurrahman b. Yezîd'den naklen rivayet etti. Abdurrahman şöyle demiş :

 

Ben, amcam Alkame ve Esved, Abdullah b. Mes'ud'un yanına girdik.

 

Ben o gün (henüz) gençdim. İbni Mes'ud bir hadîs söyledi ki, zannederim onu benîm için rivayet etti.

 

«ResuluIIah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdular dedi.» Râvi Ebu Muâviye hadîsi gibi rivayette bulundu. Şunu da ziyâde etti: «Abdurrahman: Artık durmayıp evlendim, dedi.»

 

 

(1400) حدثني عبدالله بن سعيد الأشج. حدثنا وكيع. حدثنا الأعمش عن عمارة بن عمير، عن عبدالرحمن بن يزيد، عن عبدالله، قال:

 دخلنا عليه وأنا أحدث القوم. بمثل حديثهم. ولم يذكر: فلم ألبث حتى تزوجت.

 

{…}

Bana Abdullah b. Saîd El-Eşecc rivayet etti. (Dediki): Bize Vekî rivayet etti. (Dediki): Bize Â'meş, Umâretu'bnu Umeyr'den, o da Abdurrahman h. Yezid'den, o da Abdullah'daıı naklen rivayet etti. Abdullah şöyle demiş:

 

«îbni Mes'ud'un yanına girdik. Ben girenlerin en genci idim...» Râvi yukardakilerin hadîsi gibi rivayette buîunmuş. Fakat: «Artık durmayıp  evlendim» cümlesini söylememiştir.

 

 

İzah:

Bu hadîsi Buhari ile Nesâî «Oruç» ve «Nikâh» bahislerinde, Ebu Dâvud ile İbni Mâce «Nikâh» bahsinde muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir.   .

 

Ebu Abdirrahman, Hz. İbni Mes'ud'un künyesidir. Bâzıları buradaki Ebu Abdirrahman'ın «Hz. Abdullah b. Ömer olduğunu iddia etmiş ve Ebu Abdirrahman'ın onun meşhur olan künyesidir» demişlerse de doğru değildir. Bu kıssada Abdullah b. Ömer (Radiyallahu anh)'ın dahli yoktur.

 

«Olur ki, nefsinden kaybettiğin bazı şeyler sana döner» cümlesinden murad: gençliğindeki neşât ve kuvvetidir, Bazıları: «İhtimal ki Hz, Osman İbni Mes'ud (Radiyailahu anh}'ın hâlinde pejmürdelik görmüş; bunu evlenmemiş olmasına hamletmiştir derler.

 

«Gel yâ Alkame!» diyen Kirmâni'ye göre Hz. Abdullah İbni Mes'ud'dur. Ayni bu sözü Hz. Osman'ın söylemiş olmasını muktezâyı hale daha muvafık görmüşse de bizce hadîsin Buhârî'deki ibaresi dahi Kirmâni'nin haklı olduğunu göstermektedir. Zira Buhârî'de

 

«Osman, yâ Ebâ Abdirrahman! Benim sana söyleyecek bir hacetim var, dedi. Ve bir kenara çekildiler. Osman: Ya Ebâ Abdirrahman! Seni bir kızla evlendirmemize razı mısın? Sana kaybettiğin gençlik kuvvetini hatırlatır, demiş. Abdullah (Radiyallahu anh) onun bundan başka söyliyecek bir haceti olmadığını görünce bana işaret ederek; gel ya Alkame! dedi » buyrulmaktadır.

 

Ma'şer: Bir sıfatın hepsine şâmil olduğu taifedir. Binâenaleyh gençler bir ma'şer, ihtiyarlar dahi bir ma'şerdir. Lisânımızda bunlara cemâat denir.

 

Şebâb: Şâabbın cemidir. Gençler demektir. Şâabb kelimesi Sebebe ve Şubbann şekillerinde de cemilenir. Nevevi Şâfiîler'e göre otuz yaşını geçmeyen âkıl baliğ kimselere «Şâabb» denildiğini söylüyor. Kurtubî ise onaltı yaşına kadar bir çocuğa «hades», onaltı yaşından otuz iki yaşına kadar «şâabb», otuz ikiden yukarı olanlara «Keh'il» denildiğini bildirmiştir. Zemahşerî'nin kavli de budur. Bâzıları otuz ikiden kırk yaşına kadar olanlara Kehil denileceğini söylemişlerdir. Resulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimizin hassaten gençlere hitab buyurması, kadınlara karşı şehvet daha ziyâde onlardan beklendiği içindir.

 

Vicâ': Hayaların çıkarılmasıdır. Bâzılarına göre Vicâ' hayaları burmaktır Onları çıkarıp atmaya iksâ' denilir. Resulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) oruca teşvik suretiyle bu ismi vermiştir.